30 Nisan 2016 Cumartesi

KİTAP HAKKINDA ELEŞTİRİ

 
     
Sanırım ben bu hikayede hiç adı geçmeyen ama hep orda var olan bir karakterim. Kitabın sayfalarında dalgalandım , sayfaları teker teker bir deniz gibi aştım ve karaya ulaştım. Ama mutlu değilim. Karaya sahip olunca fark ediyorum da aslında bir kara parçasına ihtiyacım yok. Hiç sonu gelmeden yelken açmak istiyorum bu kitabın denizinde. Bir sona ulaşmadan deniz üstünde mutlu olmayı arzuluyorum. Ama her zaman istediğim olmuyor tıpkı bu seferde olmadığı gibi. Sona ulaştım , eksik hissediyorum kendimi. Sanki böylece bitmemeliydi. Tanpınar bu kadar yanlış tanınmamalıydı. Limana geri dönmemeliydi gemi. Yada daha fazla anlatmalıydı Düşize Hanım. Sesini duymak istiyorum tekrar hasta kadının. Özlüyorum çocukların ayın üstündeki yazıları çevirirken ki heyecanını. Kelimeler dansa kaldırmış virgülleri ve yalnızlıklarını ortaya koymuş noktalar tüm ihtişamı ile. Arkada çalan o mahur beste ile zaman kavramı kaybolmuş bu gemide. Ah kelimeler ne çok etkiler bizi , değil mi. "Ne içindeyim zamanın, ne de büsbütün dışında." demişti Tanpınar bir gece yine hayatın sancısı içinde kıvranırken. Görmedi eserlerinin bu denli kıymetlendiğini. İçinde hep bir geç kalmışlık hissi ile yaşadı,  yaşlandı. Güzel kadınları severdi Tanpınar ama hiçbirini sevmedi Nesteren kadar. İçe dönük yalnız adamdı hep o. Kendi seçti bu yanlızlığı , kağıt yığınlarının içinde bukunduğu bir hapishane ve sürekli gelen kahveyi istedi.

KİTAP İLE BULUŞMA



  
   


      Kitabı almaya arkadaşlarım ile gittim. Üsküdar da kuruçeşme durağında bir kitapçı bulduk. Tabelasında 'KAPATIYOR' yazıyordu , içeri girdik. Arka fonda hafif bir müzik içeri mis gibi eski kitap kokuyor. Sahaf gibi , mazi gibi çok güzel bir yer. Hem kitapçı hem de kafe. Çalışan amcaya kitabımızı sorduk ama kitap orda yokmuş biraz fotoğraf çektik ve ordan çıkık. Yol üstünde başka kitapçı bulamayınca D&R'e gidip kitabı bulmak için raflara bakmaya başladık. Kitabı bulamayınca orda olan bir görevliye sorduk ve bize kitabı getirdi. Kitabın fotoğraf ve giflerini çektim bloğuma koymak için. Arkadaşlarımın da kitaplarını çekerken tam  bir saat oyalandık kitapçıda. En sonunda elimizde güzel fotoğraflar ve kitaplarla oradan ayrıldık. AVM'den çıkınca da otobüsümüzün hemen gelmesi büyük şans oldu.

YAZAR TANITIMI

       
        Nazlı Eray'ın Ahmet Hamdi Tanpınar a adadığı kitabı Aydaki Adam Tanpınar adlı kitabı bizi burada birleştirdi. Nazlı Eray Ankara'da doğdu İngiliz kız Ortaokulu  ,  Arnavutköy Amerikan kız Koleji ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde okuduktan sonra Turizm ve Tanıtma Bakanlığı'nda tercüman olarak çalıştı. Çeşitli gazetelerde köşe yazarlığı yaptı Edebiyatçılar Derneği'nin kurucuları arasında yer alan Eray , Türkiye Yazarlar sendikası ile uluslararası Yazarlar Birliği üyesi 1977 ve 1978 yıllarında yaratıcı yazın dersleri verdi ABD lowa Üniversitesi'nin Onursal üyesidir.  1959 ortaokuldayken Kaleme aldığı öyküsü Mösyö Hristo ile başlayan Eray'ın ilk öykü  kitabı Ah Bayım Ah 1975 te çıktı. Laz Bakkal başta olmak üzere pek çok öyküsü kültleşti. 'Karanfil Gece Kursu' öyküsüyle 1988 Haldun Taner Öykü Ödülü'nü , Aşkı Giyinen adam romanıyla 2002 Yunus Nadi roman ödülünü kazandı. Türk kütüphaneciler Derneği en iyi Romancı Ödülü'nü , Başkent Rotary Kulübü'nün Meslek Ödülü ve Fantazi ve Bilimkurgu Sanatları Derneği'nin ilk Mavi Anka ödülüne layık görüldü.
 
    Nazlı Eray'ın roman ve oyunları pek çok dile çevrildi. Öykülerinden kısa film ve televizyon dizileri yapıldı. Nazlı Eray , anılarını Tozlu Altın Kafes ve Bir Rüya Gibi Hatırlıyorum Seni adlarıyla kitaplaştırdı.